İşitme kaybı yaşayan kişiler dış çevreden gelen sesleri anlamak ve ayırt etmekte zorlandığı gibi kendi seslerini monitörize etmekte de zorlanırlar. Bu durum erken çocukluk döneminde işitme kaybı yaşayan çocuklarda dil ve konuşma becerilerinin gelişimini etkilerken, yetişkinlerde de işitsel yoksunluktan dolayı olumsuz sonuçlar ortaya çıkarabilir. Doğru ve uygun düzeyde işitme cihazı kullanarak işitme kabiliyeti yeniden kazanan işitme kayıplı bireyler, kendi seslerini ve dış sesleri yeterli düzeyde duyabilecekleri için konuşma esnasında kendi seslerini monitörize edebilme becerisinin de artacağı düşünülür.
İşitme cihazı uygulamaları, işitme kaybı yaşayan bireylerin işitsel rehabilitasyonlarının en önemli basamağını oluşturur. Bu rehabilitasyonları amacı bireylerin sosyal yaşamlarında hayat kalitelerini yükseltmektir. Rehabilitasyonun en önemli ve ilk basamağı kişinin işitme ihtiyacına uygun işitme cihazı seçimidir. Bu seçimi, odyoloji kliniklerinde uzmanlaşmış odyologlar tarafından yapılmalıdır. Doğru olarak uygulanmayan bir işitme cihazı fayda sağlamadığı gibi zamanla mevcut olan konuşmayı ayırt etme skorlarının bozulmasına da neden olabilir. Gelişen teknoloji ve gerçek kulak ölçümüyle yapılan cihaz uygulamalarından sonra bireylerin memnuyeti artmakta, sosyal çevresinde yaşadığı iletişim sorunları azalarak yaşam kalitesi yükselmektedir.
İşitme kaybı, dil edinimi öncesinde veya sonrasında (konjenital veya sonrasında) dış kulak, orta kulak, iç kulak veya işitme yollarında herhangi bir sebebe bağlı olarak ortaya çıkan hasar sonrası işitmedeki bozukluk durumudur. İşitme kaybı, kulağın hangi bölgesinden kaynaklandığına göre iletim, sensorinöral ve mikst tip işitme kaybı şeklinde adlandırılır.
Konuşma eylemi için birçok organ birlikte çalışır. Burun ve ağız yoluyla akciğerlere alınan hava tekrar dışarı atılırken ses tellerinden geçer ve ses tellerinin titreşmesini sağlar. Bu kıvrımlarından geçip dudaklara kadar olan hava yolundaki dinamik hareketler ile konuşma sesi oluşur. Ses tellerinin titreşimiyle oluşan bu dalgada oluşabilecek herhangi bir problemde sesin özellikleri değişir. Buna bağlı organik ya da fonksiyonel patolojilere bağlı olarak titreşimi bozulan sesin akustik parametrelerinde değişiklikler gözlenir. Ses bozukluğu genel olarak ses kalitesinin, frekansının, şiddetinin ve gürlüğünün kişini cinsiyetine ya da yaşına uygun olmaması olarak adlandırılır. Oluşan ses bozuklukları farklı sebeplerden oluşabileceği gibi başta da belirttiğimiz işitme kaybına bağlı da olabilir.
Sonuç olarak, Hengen ve ark. (2018)’nın yaptığı çalışma işitme cihazı kullanmayan işitme kayıplı bireylerle işitme cihazı kullananlar ve normal bireylerde sesle ilgili farklılıklar vurgulanır. İşitsel rehabilitasyon ve ses eğitimi ile işitme cihazı kullanan bireylerde ses algılarını daha iyi değerlendirdikleri gözlemlenir ve sesin algısal olarak doğru anlaşılması akustik ölçümleri de olumu yönde etkilenir. Akustik ölçümlerde elde edilen vokal shimmer, HNR, temel frekans ve formant değerlerinin gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı olmaması işitme cihazı kullanımının ses parametrelerini etkilemediğini ortaya koymaktadır. Akustik ölçümlerin doğru ve güvenilir bir şekilde yapılması da sonuçları olumlu yönde etkileyecektir.